Ölü Ozanlar Derneği’nin sıra dışı öğretmeni, kelimeleri uzata uzata Günaydın Vietnam diye bağıran radyo sunucusu, çocuklarından kopmamak için kadın kılığına giren Bayan Doubtfire ve daha nice filmde çizdiği unutulmaz karakterlerle hafızalara kazınan Robin Williams evinde ölü bulunmuştu.
Çok da ileri bir yaşta sayılmayacak Williams’ın kendi canına kıydığının ortaya çıkması durumu biraz daha trajik hale getirdi.
Kamera karşısında sürekli gülümsüyor gibi görünen yüzüyle tanınan oyuncuya kimse böyle bir ölümü yakıştıramadı.
Robin Williams, 63 yaşında kendi arzusuyla bu dünyadan gittiğinde geride birçok unutulmaz film bıraktı. Günaydın Vietnam (Goor Morning Vietnam) bunlardan biri.
Dışarıdan bakıldığında mutlu gibi görünen bir oyuncu nasıl olur da hayattan bu kadar çabuk çekip gidebilirdi ki!
Ama olan olmuştu işte.
Robin Williams’ın ölümünden kısa süre önce Parkinson teşhisi aldığı ve buna dayanamayarak kendi canına kıydığı ileri sürüldü.
Sonradan yapılan otopside bu teşhisin doğru olmadığı Parkinson yerine bir tür demansa yakalandığı da ortaya çıktı.
Öyle ya da böyle sinema dünyasından bir yıldız, kendi arzusuyla kayıp gitti. Aradan geçen on yılın ardından hayattayken yakın arkadaşlarından biri olan ünlü oyuncu Glenn Close, çok çarpıcı bir açıklama yaptı: ” Hep şöyle hissettim… Eğer Chris hayatta olsaydı, Robin de bugün yaşıyor olabilirdi…”
DOSTLUKLARI, BAĞLANTILARI BİR TÜR EFSANEYDİ
Glenn Close’un Chris diye söz ettiği kişi de bir başka ünlü oyuncu… Süperman filmleriyle hafızalara kazınan Christopher Reeve.
Geçirdiği bir kaza sonucu hareket yeteneğini yitiren ve tekerlekli sandalyeye bağlı olarak hayatını sürdüren Reeve ile Robin Williams çok yakın arkadaştı Glenn Close’un anlattığına göre.
Ama sinemanın unutulmaz Superman’i Reeve de Williams’tan tam 10 yıl önce hayata veda etmişti.
Glenn Close, bu ilginç sözleri Super/Man: The Christopher Reeve Story adlı belgeselin gösterimi nedeniyle sarf etti.
Ünlü oyuncu Reeve’in hayatına odaklanan belgesel, Sundance Film Festivali kapsamında ilk kez seyirci karşısına çıktı. Glenn Close da o belgesele katkıda bulunan ve görüş veren ünlülerden biriydi.
Reeve ile Williams’ın yakın dostluğuna tanık olan Close, Reeve eğer hayatta olsaydı Robin Williams’ın da bugün yaşıyor olabileceğine dair bir duygu taşıdığını söyledi.
Glenn Close bu konu hakkında şöyle konuştu: “Onların dostluğu, onların bağlantısı bir tür efsaneydi. Bu, aynı zamanda ikisini de ayakta tutan bir güç haline gelmişti. Eğer Chris hala bizimle olsaydı Robin’in de olacağına inanıyorum.”
Glenn Close “Eğer Chris ölmeseydi Robin de hala hayatta olabilirdi hissi var içimde” dedi.
ÜNLÜ OLMADAN ÖNCE ODA ARKADAŞI OLDULAR
Reeve ile Williams’ın dostlukları henüz ünlü olmadan çok uzun zaman önce başlamıştı. New York’taki Julliard School’da öğrenciyken oda arkadaşlığı yaptılar. Sonra ikisi de kariyerlerinde zirveye çıktılar.
Christopher Reeve, at binerken geçirdiği bir kaza sonucunda boyundan aşağısını kullanamaz hale geldi. Hayatının geri kalanını da tekerlekli sandalyede geçirdi.
Ama Robin Williams ile Christopher Reeve’in dostluğu bu kazanın ardından daha da kopmaz hale geldi. Öyle ki Williams, her yıl o kazanın yıl dönümünde dostu Reeve için bir parti düzenliyordu.
YAKIN DOSTLUĞUN TANIĞI
Aslına bakılırsa Glenn Close, “Eğer Chris yaşasaydı, Robin de şimdi hayatta olurdu” sözlerini 2017 yılında katıldığı bir etkinlikte de söylemişti.
İki aktörün yakın dostluğuna da ilk kez 1982 yılında Robin Williams ile birlikte oynadığı The World According to Garp filminin setinde tanık olduğunu anlatmıştı Close.
Bakın, Öldüren Cazibe (Fatal Attraction) filmiyle hafızalara kazınan Glenn Close o günleri nasıl anlattı: ” Cuma akşamları Chris uçağına atlar ve gelirdi. Robin’i alır, hafta sonunu geçirmek için bir yerlere giderlerdi. Pazar günlere öğleden sonra da Chris Robin’i geri getirirdi.”
Close’un anlattığına göre Reeve ile Williams’ın hem mesleklerinin hem de hayatlarının en parlak dönemindeydiler.
Bu konuyu da şöyle ifade etti Glenn Close ” İkisi de dünyanın zirvesindeydi… Hızlı ve çılgın bir hayat yaşıyorlardı.”
Close ve Williams, The World According to Garp adlı filmde birlikte rol aldı.
?
İKİSİNİN DA DAHA YAPACAĞI ÇOK ŞEY VARDI
Superman filmleriyle ünlenen Christopher Reeve, 1995 yılında at binerken düştü ve boyundan aşağısını kullanamaz hale geldi.
Hayata veda ettiği 2004 yılına kadar da tekerlekli sandalyede yaşamak zorunda kaldı. Reeve, kalp krizi geçirip son nefesini verdiğinde henüz 52 yaşındaydı.
Reeve’den tam 10 yıl sonra California’daki evinde cansız bedeni bulunduğunda Robin Williams ise 63 yaşındaydı.
Ünlü oyuncunun Parkinson başlangıcı teşhisi aldığı için canına kıydığı belirtildi ilk dönemde. Yapılan otopside ise o teşhisin yanlış olduğu aslında Lewy cisimcikli demans belirtileri gösterdiği ortaya çıktı.
‘CANINA KIYMASAYDI EN FAZLA ÜÇ YIL YAŞARDI’
Robin Williams’ın ölümünden bir yıl sonra karısı Susan Williams ise şaşırtıcı bir açıklama yaptı. Eğer kendi canına kıymasaydı bile Williams’ın, hastalıkları yüzünden üç yıl içinde ölebileceğini ileri sürdü.
Susan Williams, bu ilginç açıklamayı katıldığı Good Morning America programında yaptı.
Lewy cisimcikli demans nedeniyle beyinsel fonksiyonlarını yitireceğini hatırlattı oyuncunun eşi, Hafızasının giderek zayıflayacağını, hareket yeteneğinin kısıtlanacağını da belirten Susan Williams “Eğer canına kıymasaydı üç yıl yaşayabilirdi. Bunlar da zor yıllar olurdu. Sonunda bir yerde tedavi altına alınması gerekirdi” diye sürdürdü sözlerini.